Milli mücadele sıralarında Anadolu köylüsü ile bir Türk aydını ...
Şuan bile süren cehalete karşı savaşın acı taraflarını ,önyargıları anlatan bir roman. Okurken Anadolu köylüsüne o kadar kızıyorsunuz ki o zamana gidip ulan be adam uyan uyan diye yüzlerini şamarlamak geliyor içinizden. Kitaptaki baş karakter Ahmet Celal'e bazen neden birşey yapmıyor diye sayfalardan içeri girip hadi bunlar bilmiyor sen neden tepkini daha yüksek göstermiyorsun diye küplere bindim-bunu yazarken bile sinirlendim-. Türk aydını ve Anadolu köylüsünün en sert çatışmalarını görürken yanında da her ne kadar aydın olsa da hayvansal iç güdülerine teslim olan aydının köylü kızına aşkınada şahit oluyorsunuz.
Bize anlatılan fedakar Türk köylüsü imajını yerle bir eden karın tokluğuna her şeyini verecek olan bir köylüyü görüyoruz. Gerçekler bazı sayfalarda ağır geliyor. Bu kadar mı herşey diye sorduğunu bölümler oluyor. Zeynep Kadını meşe odunuyla dövmek istiyorsunuz. Askere gitmemek için her gün dua edenlere şahit oldukça (en azından ben) yazıklar olsun demek istiyorsunuz.
O yıllardan beri yabancı güçlerin Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını nasıl yanlış halka empoze ettiklerine şahit oluyorsunuz..
Bu çatışmanın sonunda tek bir cümle yine Türk aydının sözleri Anadoluyu özetliyor aslında....
“Onları, ben küçük sığırtmacın ölüsü başında affettim. Ve bu umumi facia anında hepsine, hatta Salih Ağa'ya bile hakkımı helal ediyorum. Bunların hiçbiri ne yaptığını bilmiyor.'' ....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder