11 Ağustos 2014 Pazartesi
Kyle Xy : Diziden öte , insan beyninin mükemmelliğinin kanıtı
İnsan beyninin mükemmelliğini diziden anlayacak kadar salak mısın diyebilirsiniz. (Cesaretiniz varsa :) ) Bayağı eski bir dizi aslında.Dizide her yerde olduğu gibi küçük aşk hikayeleride geçse ben bunları görmezlikten geliyorum. Dizinin ana teması -bence- bilim, teknik, insanın mükemmelliği.
Diziden biraz bahsetmem gerekirse göbek deliği bulunmayan 16 yaşında-sanırım 16 izleyeli bayağı oldu- bir çocuğun bulunmamasıyla başlıyor.(Bundan sonra yazacaklarım büyük ölçüde spoiler içermektedir.) Göbek deliğinin olmama sebebi bir adamın yani yaratıcısı diyebiliriz yapay bir rahimde yani küvezde bir çocuk oluşturmasından dolayı. Çocuğun zekası %100 oranla çalışırken yapabildikleride haliyle doğaüstü gözüküyor.
İzleyemenizi istediğimden dolayı pek detaya girmek istemiyorum fakar dizide beni çok etkileyen cümleler vardı ; ''insan beyni maddeden üstün olduğu için herşeyi kontrol edebilir'' gibi. Saçma diyen varsa kusura bakmayın o sizin potansiyelinizin farkında olmamanızın verdiği aptallıktır.
Acı olan birşey var dizide. Nedenini bilmiyorum ama herşey yeni başlıcakken sorulara yanıt bulmuşken dizi final yapıyor. Çok üzülmüştüm kesinlikle devam etmeliydi,daha çok bilgiyle, daha çok araştırmacı karakterlerle, daha çok gizemle. Yazık olmuş anliyacağınız.
Benim gibi bilime düşkün çılgın profösör tarzlarını seviyorsanız kesinlikle izlemeniz gereken bir dizi.
9 Ağustos 2014 Cumartesi
Aynı Yıldızın Altında -Sonuç Olarak-
Kitabın şanı yayınlı meraktan alanlardanım. Aşk konusunu işlendiği her yerde saçmalık olduğunu düşünürüm.Bu yüzden kitabı elime aldığımda başlangıçtaki bir kitaptan alıntı ilgimi çekti ve okumam gerekiyormuş gibi hissettim;
Su gelgitle yükselirken Hollandalı Lale adam okyanusa baktı.''Birleştirici,tersleyici,zehirleyici,gizleyici,tecelli edici.Bak nasıl da yükselip alçalıyor, herşeyi beraberinde götürüyor.
''Ne o? diye sordum. ''Su,'' dedi Hollandalı. ''Tabi birde vakit.''
- Peter Van Houten ,Görkemli Izdırap
Bu sözler insanı öylesine çekiyor ki açıp acaba yazarın kitabı nerde var diye bir bakmıştım ki herşey John Green'in hayal gücüymüş. Bir an durup hasss.. diyebiliyorsunuz ki bunu kitabı okursanız daha iyi anlayabilirsiniz. Kitabın ana konusuna gelince klasik aşk tek fark iki gencimizinde kanser olmasından dolayı ölümcül olması. Kitapta bana göre okunmaya değecek pek birşey yok ama öyle can alıcı sözler barındırıyor ki şöyle durup bir düşünüyorsunuz... ''Acı hissedilmeyi talep eder.'' gibi, tabi bu basit örneklerdendi.
Birde bunun filmi çıktı duymuşsunuzdur. Kitabı okursanız filmi izlenidiğinizde bu ne lan böyle tepkisi verebilirsiniz.
Kitaba olumsuz eleştiri yağdırabilirim. Fakat eserdir saygıyla önünde eğiliyorum. Ne çok iyi bir kitap ne çok kötü. Okuyun ama size öylepek bir kazanç sağlayacağını düşünmüyorum tabii lisede değilseniz ve aşk dolu saçma hayaller kurmuyorsanız.
(Bu sefer kitabın sonunu okudum :) )
NOT: Artık heryerde o kadar çok gif ve fragman vsvs var ki okumanıza ve izlemenize gerek yok, ayrıca zaten kitabın yarısı PEKİ sözü ile geçiyor.
4 Ağustos 2014 Pazartesi
Soğukçeşme'nin Sıcak Mekanı
Soğukçeşme sokağındaki çizerler için en sıcak yer burası. Uzaktan birkaç serseri mi boyamış gibi bakıyorsunuz ama içeri tekrar bir bakınca kafanızda başlıyor resimlerin fısıltıları... Korkma ben sanat dercesine fısıldayan resimlere gidiyorsunuz.
Yavaş yavaş yaklaştıkça duvardaki yazılarda neler olup bittiğini bize ip uçları ile anlatmaya başlıyor sanki. Baktıkça kayboluyosunuz, baktıkça merakınız son noktasına geliyor...
Yazıları okurken içeri girip girmemekte terddüt ediyorsunuz fakat merdivenin üstündeki yazı size yol gösteriyor:
''Art Gallery, Don't scared. You will like.'' Küçük bir gülümseme yayılıyo daha sonrasında... İçeriye girmek için koridordan geçerken yine duvarlar sizi bekletmeyi beceriyor açıkçası. İçeriye girdiğinizde İlhami Atalay'ın kurduğu kocaman dünyaya kapılıyorsunuz. Bir sürü eser,hepsi ayrı ayrı duygular ayrı ayrı düşünceler, sonsuz hayal gücü ve eşsiz zekanın kurduğu bir dünya. İçeriye girdiğinizde öyle kaptırıyorsunuz ki ben fotoğraf çekmeyi unuttum açıkçası. İstanbul'un saçmalıklarına bir kaç saatte olsa ara verebileceğiniz muhteşem bir yer. Çizerler ve hayallere meyilliler kesinlikle gitmeli...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)